OHAL’le ilgisi olmayan binlerce düzenlemenin, OHAL KHK’ları ile yapıldığını ve çoğunun hem anayasamıza hem de Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne aykırı olduğunu belirtiyor Türkiye Barolar Birliği Başkanı Av. Prof. Dr. Metin Feyzioğlu. Günlerdir sosyal medya hesaplarından son KHK maddesinin ülkemizin üzerine dökülen benzin olduğunu anlatıyor. 696 sayılı KHK maddesi ‘darbe girişiminin devamı niteliğindeki eylemlere müdahale eden sivillerin cezai sorumluluğu doğmayacağı’ ibaresini içeriyor. Bunun anlamı şu, neyin darbe girişimi olup olmadığına, kimin darbe girişiminde bulunup bulunmadığına siviller karar verecekler. İstedikleri zaman, istedikleri kişilerin kafalarına silah sıkabilecekler. Ceza almayacaklar.

Yani sokaklar kan gölüne dönse kimse hesap soramayacak. İnsanların canlarını ‘hukuki’ yolla alma hakkı sivillere veriliyor. Düşünsenize her an yolun ortasında kim vurduya gidebiliriz.

Soruyorum; devlet, korumakla yükümlü olduğu vatandaşının can güvenliğini nasıl olur da sivile teslim eder?

Kılıfına uydurduğu hukuku aslında hiçe sayarak, insanların birbirini öldürmesine nasıl izin verir? Şimdi vatandaş silahlanıp, ceza almayacağını bilip, kafasına göre adam öldürüp, 'bu darbeciydi’ dese, öldürülenin yakınları hakkını nasıl arayacak?

696 sayılı KHK maddesi ülkemizi geri dönüşü olmayan bir iç savaşa sürüklemez mi? Neden böyle tehlikeli bir maddede ısrar ediliyor? Yanılıyorsak, söyleyin.

27 Aralık’ta Olağanüstü Baro Başkanları Toplantısı yapılmış, sonuç bildirgesi açıklanmıştır. Bu durumun, terör örgütlerinin uluslararası arenada meşruiyet kazanmasını kolaylaştırdığı; gerek içerde gerek dışarda bizi bekleyen tehlikelerin boyutları vurgulanmıştır.

OHAL’le yönetilen ülkemizde, TBMM devre dışı bırakılmıştır.

Nereye kadar? Asıl merak konusu bu.

696 sayılı KHK maddesinin geri çekilmesini, OHAL’in kaldırılmasını, TBMM’nin görev başına gelmesini, demokratik (!) haklarımıza dayanarak talep ediyoruz.