Bugun...




facebook-paylas
Bireysel krediler… 4-7-2018
Tarih: 04-07-2018 10:15:00 Güncelleme: 04-07-2018 10:15:00


Türkiye’deki sorunlu kredi oranı Euro bölgesinden daha iyi seviyede… 2013’te Euro bölgesindeki sorunlu krediler toplam kredilerin yüzde 8’ine karşılık gelerek zirveye çıktı. Bugüne kadar bazı ülkelerde kademeli olarak azaldı, 2016’da Avrupa’daki ortalama rakam yüzde 5’in biraz üzeriydi. Ancak bu görünüm, AB ülkelerindeki keskin farklılıkları maskeliyor. 2016 Haziran ayı itibarı ile büyük bankalardaki sorunlu krediler Yunanistan’da yüzde 47, Güney Kıbrıs’ta yüzde 45, Bulgaristan, Macaristan, İrlanda, İtalya, Portekiz ve Slovenya’da yüzde 20 civarındaydı.

Türkiye’de ise 2007-2008’de yüzde 3,5 oranında gerçekleşen sorunlu kredi oranının 2008 kriziyle birlikte Avupa’ya paralel arttığını, 2009’dan itibaren ise ekonomideki gelişmeler ve önlemlerin sonucunda düşüşe geçti. 2016 sonunda Türkiye’de sorunlu kredi oranıyüzde 3,2 olarak gerçekleşti.

Türkiye sorunlu kredi oranında pek çok gelişmekte olan ülkeden daha iyi seviyede görünüyor. Bu bize bankaların etkin risk yönetimi gerçekleştirdiğini ifade ediyor. Bankaların krediler için ayırdığı özel karşılık oranına baktığımızda 2016’da gerçekleşen rakam yüzde 78,3…

Geçmiş yıla göre artış var. Türkiye, Avrupa’ya göre takipteki krediler için daha yüksek oranlarda özel karşılık ayırıyor. Yani Türk bankaları neredeyse verdikleri kredi kadar bir miktarı karşılık olarak ellerinde tutuyor, risk düşüyor. Ama bu aynı zamanda bankaların sorunlu krediler için sermayelerini, yönetimlerinin zamanını ve dikkatini tükettiği anlamına da geliyor.

Mart ayında hazine desteğinin 25 milyar liraya çıkarılmasıyla hazine destekli kredi sayısı Temmuz’da, Mart 2017’deki rakamın üç katına çıktı.

İlk bakışta olumlu gibi görünen tabloya rağmen bir de buzdağının görünmeyen kısmı var. Sorunlu kredilerde Haziran 2017’de yüzde 5’lik bir artışa rağmen, toplam kredilere oranının az da olsa düştüğünü görüyoruz. Bu durum, KGF’nin bankalar tarafından sorunlu kredileri perdelemek için kullanılıp kullanılmadığı sorusunu gündeme getiriyor. KGF, bugünün ihtiyacını karşılayacak geçici ve sınırlı bir araç. Sistemin işlerliği ve verimliliği ancak 2017 sonunda kredi geri ödemeleri başladığı zaman ölçülecek.

Aslında BDDK’nın 2016 sonunda genel karşılık oranlarını düşürerek yeniden yapılandırmaya imkân veren düzenlemesi, sorunlu krediler için ciddi bir önlemdi. Fakat hızlı büyümenin sona ermesi, ana ihracat pazarlarındaki ekonomik yavaşlama, politik riskler nedeniyle kaybedilme aşamasına gelen pazarlardan kaynaklanan kayıplar ve sonradan bu alana yatırım yapan şirketlerde artan riskler göz ardı edilmemeli. Yine doğrudan yabancı sermaye girişinin azalması nedeniyle şirketlerin özkaynak alternatiflerine erişiminin kısıtlanması, küresel para politikaları nedeniyle reel sektörün başta kur ve faiz olmak üzere finansal risklerinin arttırması gibi sebeplerle daha zor bir döneme gidildiğine dikkat etmek gerekiyor. Bu nedenlerle finansal geri dönüşümü ve çözüm önerilerini konuşmalıyız. Çözümden kastımız, sadece sorunlu şirketleri iflastan kurtarmayı sağlayan düzenlemelerin hayata geçirilmesi değil; finansal geri dönüşümün önünü açan, kredi verenlerin sorumluluğunu orantılı düzenleyen, sorunlu varlıklara sadece bankaların değil daha geniş yelpazede yatırımcının ilgisini çekmeyi sağlayan yasal zemin oluşturulmalı.

 



Bu yazı 548 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Linkedin RSS
YAZARLAR
GAZETEMİZ

HABER ARA
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
YUKARI