Büyük bir hastalık geçirmeyen,
her şeyi anladığını iddia edemez.
Peyami Safa
Efendim; dış politika yazmak en sevdiğimiz işlerden biridir. En lezzetli tarafı da dış haberlerin satır aralarını yakalamaktır.
Elin gazetecisi haberi yapar, ülkesinin gazetesinde, televizyonunda, radyo ya da internet sitesinde yayınlanır.
Bu doğal, garipsenecek bir şey yok.
Fakaaaat ne yazanı ne de yayınlayanı ilgilendirmeyen bir satır araya girer. İşte o satır bir başka ülke gazetecisi için altın madeni olur, hazine olur.
Alır, bir altın işçisi titizliğiyle çalışır ve haberini patlatır!
Övünmek olarak saymayın ama çok sayıda böyle haber yapmışlığımız ve de meslektaşlarımızı atlatmışlığımız vardır.
( Bunların bazılarını uzun Pazar yazılarımda anlatacağım.)
*
“Bugün canım yazı yazmak istemiyor”
28 Nisan 1960 / ÇETİN ALTAN / Milliyet Gazetesi
Baba dostumuz, ağabeyimiz rahmetli Çetin Altan’ın Türk basın tarihine geçen tek satırıdır bu.
27 Mayıs Darbesi’nden tam bir ay önce, 28 Nisan 1960 günü öğrenci eyleminde polis öğrencilere ateş açmış.
O günlerde yaşamının baharında, 20 yaşında olan üniversite öğrencisi Turan Emeksiz’i öldürmüştü.
Dehşetli bir hüzün!
Milliyet Gazetesi’nin 29 Nisan günkü sayısında TAŞ adlı köşeyi yazan Çetin Altan ağabey o dehşetli hüzünle “Bugün canım yazı yazmak istemiyor.” Yazmış ve noktalamış!
Veeee tarihteki yerini almış…
*
Dış haberde de, memleket haberlerinde de korona var!
Benim de bugün canım ne korona haberi okumayı, ne yazmayı, ne de başlıklamayı istemiyor!
İstemiyor ama yaşamın gerçeğinden de kopamıyoruz.
İSTANBUL NOTLARI
Üstteki fotoğraf Anadolu Ajansı’ndan geldiği anda içim “cızzzzz” etti.
Gazetemizin yazı işleri müdiresi, kardeşim Sebla Didem Korday’a seslendim; “Deniz kıyısında bir kahvede oturup çay içmeyi o kadar özledim ki” deyiverdim.
Evet ya, ne muhteşem alışkanlıklarımızdan koparıldık.
Nasıl da yaşam denilen renk cümbüşü içindeki sahanın dışına atıldık!
Ne acı!
*
Akşam saatlerinde Beylikdüzü’ndeki Marmarapark’a gittim.
Küçük not defterim bitmişti.
D&R’a girdim, ATATÜRK kapaklı olanlar muhteşemdi, aldım.
Fakat nedense bütün ATATÜRK’lü not defterlerinin ön yüzüne, Atamızın yüzünün sağına, soluna, üstüne, altına etiket yapıştırılmış!
FOTOĞRAAAAAAAF / Atatürklü defter / Alt – üst kesilecek
Yani hemen her şeyin arka tarafına O ZOR ÇIKAN, HATTA ÇIKMAYAN ETİKET çakılırken bu not defterlerinin tümünde ön yüzde.
Dikkatsizlik mi desem, saygısızlık mı; bilemedim!
Tabii üstteki fotoğrafta gördüğünüz gibi on dakika uğraşıp, iz kalmamak üzere söktüm etiketi…
*
Efendim; biz “Bu memleket uzun lâftan battı” diyen neslin torunlarıyız.
Ayrıca uzun yazmayı da pek sevmeyiz.
Yazımızı alimler alimi İbni Sina’nın şu muhteşem uyarısıyla noktalayıp koronasız günler dileyelim:
“Şifasız hastalık yoktur irade eksikliğinden başka.
Değersiz bitki yoktur; tanınmamasından başka.”